Kendine Saygı ve Depresyon
Benlik saygısı, bireylerin psikolojik sağlamlıkları, stresle başa edebilmeleri gibi insan yaşamında etkili konularla ilişkili oluşu; eksikliğinin depresyon, kaygı, öfke problemi, kronik ağrı gibi birçok fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara eğilimi artırması sebebiyle oldukça önemli bir kavramdır.
Benlik saygısı, öz saygı gibi terimlerle eş anlamlı olarak ifade edilen bu kavram, kendini önemli görme, kendini kabul gibi kavramlarla betimlenen ya da bu kavramları içeren bir üst kavram olarak tanımlanabilir.
Kişinin kendini beğenmesi, kendi benliğine saygı duyması için üstün nitelikleri olması gerekli değildir. Çünkü benlik saygısı, kendini olduğu gibi kabul ederek kendinden memnun olma durumunu ifade eder. Kendini değerli, olumlu, beğenilmeye ve sevilmeye değer bulmaktır. Kendini olduğu gibi kabullenmeyi, özüne güvenmeyi sağlayan olumlu bir ruh halidir.
Yüksek benlik saygısına sahip birey ‘’yeteri kadar iyi ‘’ olduğunu hissederler. Bu bireyler kendilerini değerli olarak görürler ama kendilerini diğerlerinden üstün göstermezler. Benlik-saygıları yüksek olan bireyler, kendilerini olumlu algılamalarının yansımasıyla yaşam doyumları da olumlu olan bireylerdir. Benlik-saygısı düşük olan bireyler ise kendileri değersiz ve yetersiz gördükleri için stresle başa çıkmada, duygularını kontrol etmede, yakın ilişkilere girmede zorluk yaşarlar. Düşük benlik saygısına sahip bireyler depresyona, kaygıya, suç işlemeye daha yatkın olurlar.
Depresyon
Depresyon, psikiyatrik hastalıklar içinde sık görülen bozukluklardan biri olup, genellikle çoğu insan tarafından yaşamın herhangi bir döneminde yaşanan evrensel bir duygudur.
Depresyon kelimesi; çökme, kendini kederli hissetme, iç yaşamında sürekli çelişkiler içinde olma durumu, işlevsel ve yaşamsal aktivitenin azalması gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Kelimenin kökeni olan “depress” sözcüğü ise, Latince “depressus” tan gelmektedir. Tıbbi terminolojide “çökkünlük” olarak da ifade edilir.
Yaygınlığı yanı sıra yüksek kronikleşme ve yineleme oranlarına sahip olan depresyon, bireysel ve toplumsal bir sağlık sorunudur. Depresif belirtilerin hafif düzeylerde olduğu durumlarda bile, bireyi hareketsizliğe, verimsizliğe, mutsuzluğa itmesi nedeniyle, bu belirtileri gösteren bireylere ulaşılmasının koruyucu ruh sağlığı açısından önemi göz ardı edilmemelidir.
Depresyonun gelişmesinde birçok risk etmeni rol oynamaktadır. Depresyon için yapılan birçok araştırmada eğitim düzeyinin düşüklüğü, kadın olmak, olumsuz yaşam olaylarının varlığı, işsizlik, ekonomik düzeyin düşük olması en sık incelenen değişkenlerdir. Yaşam olayları, erken çocukluk travmaları, ilişki sorunları, cinsiyet rolleri, bireyin psikoseksüel gelişimsel süreçleri ve toplumsal süreçleri tarafından belirlenen durumlardır.
Hafif şiddetteki depresyonda kişiler arası psikoterapi, bilişsel-davranışçı psikoterapi ve ya sorun çözme terapileri, ilaç tedavileri kadar etkili olabilirken, orta ve ağır şiddetteki depresyonda ise antidepresan ilaç tedavisinin gerekli olduğu belirtilmektedir.
Hastalıklara özgü beslenme programları için lütfen kliniğimiz ile iletişime geçiniz.